3 Mart 2014 Pazartesi

Muhsin İlyas SUBAŞI- GÜL SEFERİ

Muhsin İlyas SUBAŞI'nın "GÜL SEFERİ" şiirlerini okudum.
Üstad kitabını Erciyes II. Yazarlar Zirvesi'nde takdim etti.

Kitap Şiir Vakti Yayınları arasında çıkmış.

107 şiir yer almış GÜL SEFERİ'nde.

128 sayfalık nefis bir kitap olmuş, kapak ve iç tasarımıyla "OKU BENİ" diyor GÜL SEFERİ kitabı. Her haliyle okuyucusunu sayfalarına çağırıyor.

Kitapta "ŞİİR" başlığı ile yer alan şiirini birlikte okuyalım:

 Ruhlar yaratılırken verilen ilk berattır, 
Ninniden ağıtlara, kanatlanmış tek attır...

O, ruh yangınımızdır, o, yüreğin dilidir,
Duygu coğrafyamızı kucaklayan serhattır.

Hileye izin vermez, kim demiş ki dağ delmez:
Hayâl iklimimize yollar açan Ferhat’tır!

Cephelerde kendine güvenin coşkusudur,
Düşman saldırısında geçilmeyen tek hattır.

Sevdâ iklimimizin çileli yollarında,
Teslim olup geçilen bir incecik sırattır.

Aşkların saf gülüdür, hasretin bülbülüdür,
Gönlü gönle bağlayan bir ilâhî fırsattır.

Yorgun sırdaşlarıdır şairler gecelerin,
Bu dil, onlara göre bir sihirli murattır! ..

Mısralar şairini yücelten bir kanattır,
Şiiri yazmak kadar okumak da sanattır! .

***

"AŞK ŞİİRİN ANNESİDİR" şiiri ise bir başka âleme götürüyor bizi. Hadi yine birlikte okuyalım Muhsin İlyas SUBAŞI'nın bu güzel şiirini.

Kelimeler işlenmemiş mermer gibidir;
Kaç geceni emer onun şekillenmesi,
Bir istiridye kabuğu gibidir duyguların,
Kumu inciye dönüştüren tuzlu su,
Kaç gününü ıstırapla yoğurur.
Sende tere dönüşür günler boyu,
Terin dövdükçe yüreğini, sabrın şiir doğurur.

Bir kuşun ölümünden fışkırır hüzünlerin,
Bir gönlün aşk tuzağına düşmesi,
Kopan bir çiçek, kırılan bir dal,
İçinde bir fırtına başlatır mısralara doğru,
Dökülen yağmur, koşan bulut, çırpınan rüzgâr,
Kâinatın ahenginde pişer kelimeler,
Satırlar bir rahmet incisi gibi yağar.

Seni anlamayanların kahrı vardır mısralarında,
Küskün aşklarına kırbaç gibi inen yalnızlık,
Bir yol ortasında kimsesiz bırakmıyorsa seni,
Kesilen parmaklardan sızan kanın,
Çölde bulduğunu kaybeden vuslatın,
O dövülen dağın ışık arayan ıstırabı,
O ‘Sessiz Gemi’nin gizli çığlıkları,
Kanatmıyorsa yorgun gecelerini,
Yazdığın söz incisi değildir bilesin.
Biter şiirin duygularınla sözleşmesi,
Dağılan bulut gibi çok çabuk kısılır sesin.

Ruhunda beslenmedikçe şiirin tohumu,
Boşluğa çivilenen bakışlarında,
Nehirler bereketini denize taşır sürekli,
Sancısını çekmedinse yalnızlıkların,
Bir genç annenin feryadına katılmadıysa suskunluğun,
Doğurduğun ölü bir bebek olabilir bakarsın.
İncilerin kuma dönüşür gönül denizinde,
Sen içinde yalnızlığa akarsın…

Âşıkları yıkamıyorsan gurbet ırmaklarında,
Aşkları yeniden yaşanır yapamıyorsan,
Sevgi bahçesine çiçekleri dikemiyorsan,
Dizemiyorsan incileri söz tespihine,
Bırak yıldızları seyretmeyi boşuna.
Bırak çile vadisinde yalnız dolaşmayı,
Bırak yalnızların dili olmayı bu sokaklarda.
Bırak mısralarındaki yarışta kendini aşmayı,
Umut vermiyorsan yaralı bir gönüle,
Efkârını melimelerde arayanların,
Kanını damlatmaya kalkma bu açmayan güle.

Bu vadide söz mimarı olamayanların,
Ne kelimelerden yurdu olur, ne duygudan abidesi!
İstiridye denizde kaybeder incilerini,
Şair mısralarının arasında kendisini.
Şiir ölürse bilesin ki aşk yaralı kuşa döner,
Yavrusunu kaybeden anne gibi,
Ruhumuzu ıstıraplar yoğurur.
Şair ölürse aldırmam, yeter ki aşk ölmesin,
Aşk şiirin annesidir, O var oldukça şairini doğurur!

ŞİİR VAKTİ YAYINLARI: İldem Cumhuriyet Mah. Tunçbilek İşmerkezi No:4/A Melikgazi-KAYSERİ


Hasan EJDERHA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder